Francisco de Zurbaran Kimdir? (1598 – 1664)

Francisco de Zurbaran 7 Kasım 1598 yılında doğmuş İspanyol ressamdır. 1664  yılında 66 yaşındayken İspanya’da ölmüştür. Zurbaran’ın resim anlayışında natürmortlar oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Dini konulardaki tasvirlerinde gösterdiği ustalığının yanı sıra aynı zamanda gündelik nesneleri kullanarak derin anlamlar yaratma becerisini de göstermektedir.

Zurbaran genel estetik anlayışında barok etkilerini yansıtmaktadır. Natürmort resimlerinde de hem teknik hem de tematik olarak bu tarzın karakteristik özelliklerini taşımıştır. Ancak onun eserleri, yalnızca barok sanatının tipik unsurlarını göstermekle kalmaz; aynı zamanda derin bir felsefi ve manevi aktarımı da hedefler. Eserlerinde rahatlıkla gözlemlenen; duru bir şekilde süslemeden uzak olarak aktarılmış nesneler öne çıkmak için çaba sarf etmezler. Patlak bir ışıkla öne çıkarılmaya çalışılmamıştır. Aksine öyle sakin bir atmosfer vardır ki, her şey huzurlu bir sabahta beliren rüzgarsız açık bir gökyüzü gibi berraktır.

Zurbaran’ın Natürmort Resmine Yaklaşımı

Zurbaran’ın natürmort resimleri, genellikle sade bir kompozisyon anlayışıyla şekillenir. Nesneler, bir masa üzerinde özenle yerleştirilmiştir ve genellikle karanlık bir arka plan kompozisyona eşlik eder. Bu yalın yerleştirme biçimi, izleyicinin dikkatini nesnelerin kendisine ve onların potansiyel sembolik anlamlarına yoğunlaştırır.

Zurbaran resimlerinde bu nesneleri o kadar gerçekçi bir şekilde aktarır ki, izleyiciyi sadece bir estetik hazza davet etmenin yanı sıra aynı zamanda onlara kendilerini sorgulayabilecekleri ve bu bağlamda düşünebilecekleri bir alan yaratmaktadır. İzleyici resme yönelik bakışında bir tür dingilik hissiyle karşılaşır.

Zurbaran’ın natürmortlarının sembolik boyutu, onun döneminin felsefi ve dini bağlamlarıyla ilişki kurmaktadır.. Örneğin, eserlerinde yer alan meyveler, kâseler ya da çiçekler, sade birer görsel öge oldukları gibi daha derin bir ifadenin de temsilidir. Özellikle dini referanslarla bağlantılı olan kompozisyonlarında nesneler İsa’nın fedakarlığına, duruluğuna ve zamansız oluşuna atıfta bulunur. Bu bağlamda düşündüğümüzde Zurbaran, nesneleri yalnızca birer betimleme aracı olarak kullanmanın haricinde aynı zamanda izleyiciyle manevi bir bağ kuran kompozisyonlar oluşturmuştur.

Zurbaran’ın eserlerinde öne çıkan diğer şey ise ışığı kullanma biçimidir. Caravaggio’dan esinlendiği tenebrizm olarak bilinen dramatik bir etki yaratmayı sağlayan ışık-gölge tekniğini ustaca kullanır. Bu teknik sayesinde nesnelerin fiziksel varlıklarını daha etkili yansıtabildiği gibi aynı zamanda onların ifade etmeye çalıştığı duyguyu da daha güçlü kılmaktadır. İşık, nesnelerin yüzeyindeki ayrıntıları öne çıkararak bir kutsallık hissi yaratır. Bu durum, natürmort resminde böyle derin bir anlamı ve ifadeyi yakaladığından Zurbaran’ın resim yapma biçimini daha benzersiz kılmıştır.

Zurbaran’ın natürmortları, barok sanatında görmeye alışkın olduğumuz gösteriş ve ihtişam yerine daha dingin, daha sakin ve daha zarif bir anlatıyı benimser. Bu, onun sanatını estetik ve plastik açıdan ustaca göstermeyi hedeflerken aynı zamanda aktarmak istediği duyguya da yoğun bir şekilde önem verdiğini göstermektedir. Natürmortlarında seçtiği nesneler, dünyevi ile kutsal arasındaki çizgiyi silikleştirerek izleyiciyi bu iki düzlem arasında düşünmeye ikna eder. Bu yönüyle Zurbaran, natürmort resminde kendisine daha özgün bir yer edinmeyi başarmıştır. Çünkü onun natürmortları hem plastik açıdan hem de duygusal ve estetik bağlam açısından çok daha zengin yapıtlar olmuştur.

Zurbaran’ın ‘’Gümüş Tabakta Bir Bardak Su ve Bir Gül’’ isimli eserine baktığımızda, plastik anlamda ustalığını oldukça iyi yansıtan bir kompozisyonla karşılaşırız. Kompozisyonda canlılığını henüz tam anlamıyla yitirmemiş bir gül gümüş bir tabağa zarifçe yaslanmış biçimde dururken gümüş tabağın içinde de çift kulplu bir kupa ile karşılaşırız. Kupanın içi neredeyse ağzına kadar su ile doludur.

Kompozisyon kahverengi bir masanın üzerinde konumlandırılmıştır. Siyaha yakın bir arkaplan resmin neredeyse üçte birini oluşturmaktadır. Aslında bu kompozisyon Zurbaran’ın natürmortu ele alma biçimini en iyi yansıtan eserlerinden biridir. Plastik açıdan özenle işlenmiş nesneler sanki hiçbir zorlama olmadan kendi kendilerine konumlanmış gibi yumuşacık bir zariflikle dururlar.

Bu resmin gösterişli bir resim olduğunu söyleyemeyiz. Alışılagelmiş, mülk kavramını öne çıkarmaya yönelik bir natürmort değildir. Duygusal derinliği yüksek sadeliğiyle ön plana çıkan bir eserdir. Ancak sadelik bu eseri iddialı olmaktan alıkoymaz. Gül imgesinin dünyevi güzelliği ve faniliği sembolize etmesi, suyun ise duruluk ve arınma gibi kavramlarla bağdaştığını söylemek mümkündür. Gümüş tabak da yine dünyevi bir zenginliği sembolize etse de bu kompozisyonun genelinde manevi dünyayla maddi dünyanın daha derin bir bağı ifade etme kaygısı vardır. O nedenle plastik etkilerinin yanı sıra bu eser kişiyi düşünmeye ikna eden dünyevi ve manevi bağlamlarını sorgulatan felsefi bir ifade biçimine de hizmet eder.

Aslında Zurbaran’ın ifade biçimi eselerine baktıkça daha da berraklaşır oldukça yalın bir güzellik ve bir o kadar çarpıcı kompozisyonlar onun resimlerinde karşımıza çıkar. Natürmortu ele alma biçimi onun sanat tarihindeki yerini daha özgün kılmıştır. Sanatçının natürmort türü dışında figür resimleri ve dini tasvirleri de vardır. Ancak sanatsal anlayışını en iyi yansıtan ve bence daha başarılı olduğu alan natürmort resimleridir. Zurbaran’ın bir başka eseriyle daha sizi baş başa bırakıyorum. İncelememizi istediğiniz bir eser var ise yorum yapmayı ya da bize ulaşmayı unutmayın.

Herhangi bir konuda iletişime geçmekten çekinmeyin. Güncel kalmak için takip edin!

Paylaş

Düşüncelerini paylaş

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir