L.H.O.O.Q. ya da Bıyıklı Mona Lisa
Aslında bir resim değil, ucuz bir kartpostal L.H.O.O.Q.
L.H.O.O.Q. Marcel Duchamp’ın meşhur Bıyıklı Mona Lisa’sı. Köşede bırakılmış bir bulmaca küpürünün üstünde karalanmış gibi duran bu eser neden önemli? Bunun için, Duchamp’ı ve anlayışını iyice anlamak ve lhooq bize ne anlatıyor iyi düşünmek gerek.
Marcel Duchamp, Dadaizm akımının babası diyebileceğimiz bir sanatçı. Dadaizm tam anlamıyla algısal bir yıkım anlayışı. Mantık dışı bir şekilde, var olan sanatsal düzenlerin reddedilmesi anlayışıyla olaylara yaklaşılıyor. Bu yüzden, akılcı bir üslupla mantık kurmaya çalışmak doğru bir yaklaşım olmaz. Zira lhooq tam olarak bu anlayışı kırmak için yapılmıştır.
(Dadaizm Hakkındaki Tüm Detayları Öğrenmek İçin Tıklayınız)
İşte karşımızda 5 asırlık Mona Lisa tablosu ancak üzerinde ince bir bıyık ve bir keçi sakalı var ve adı da ”L.H.O.O.Q.” iddia edilene göre bu harfler fransızcada sırasıyla okunduğunda ”elle a chaud au cul” sesleri duyuluyor, bu da fransızca da “Kızın yakıcı kalçaları var.” anlamına geliyor. Adının ne sebeple lhooq olarak belirlendiği tam olarak bilinmese de, çoğunluk tarafından kabul edilen nedenlerinden birisi bu.
Peki Duchamp, lhooq ile neden böylesine kabul görmüş, bir ikon haline gelmiş Mona Lisa’yı hedef alıyor? Lhooq‘da Duchamp’ın dadaist anlayışı tüm ağırlığını gösteriyor. Resim denildiği zaman belki de yoldan geçen herkesin ismini verebileceği bir tablodur, Mona Lisa. Her ne kadar bugün için konuşuyor olsam da, o dönemde de bir ikon olduğunu düşünüyorum.
İşte Duchamp böylesi kült halini almış bir yapıyı eleştirmeyi, benimsediği anlayış için bir görev bildi, Çünkü algıyı kırmak için en üstteki algıya (Aynı zamanda en alttaki) saldırması gerekiyordu. Bu sayede her kesimden kitlenin algısına hitap edecek ve büyük bir sansasyona neden olacaktı lhooq. Çünkü herkes tarafından benimsenmiş, ve herkes tarafından belirli anlamsal kalıplara sokulmuştu Mona Lisa.
Benimsenmiş ve kalıplaşmış olan düşünce, ürün veya eserler, artık kemikleşmiş bir yapıya sahiptir, bu kemikleşmiş yapı onu hem kırılmaz yapar hem de sanatta olması gereken yorumsal esnekliğini kaybettirir. Eserin etrafında örülmüş bu kristal tabaka her ne kadar eserin kimliğini oluştursa da, aynı zamanda eserin, kendi kendini açıklama potansiyeline de zarar verir. Sanatla ilgilenmeyen herhangi bir insanın da, Mona Lisa’dan haberdar olmasının sebebi aslında bu kristalleşmedir.
Lhooq, hedef aldığı bu kristalleşmiş algı için yeni bir bakış açısı, belki de kristalin arasında oluşabilecek küçük bir çatlaktır. Aslında günümüz çağdaş sanatında çokça yer alan, eski eserleri yeni bir üslupla harmanlayıp eleştirme anlayışının temelleri, Duchamp tarafından atılmaya başlanmış.
Aslında bu, biraz da stratejik bir hamle gibi duruyor. Lhooq ile surda gedik açmaya çalışıyor Duchamp. Üzerine bu kadar anlamlar yakıştırılmış, böyle büyülü bir atmosfere bezendirilmiş bir resmin üzerine, alaycı bir tavır ile sakal ve bıyık çiziyor. Mona Lisa’yı görünce hayranlıkla bakan gözler belki de lhooq karşısında alay edercesine güleceklerdi.
Bu bana şunu gösteriyor: İnsanlar yüzeysel davranmayı ve düşünmeyi sever; çünkü bu kolaydır. Hazır olarak sunulmuş derin bir düşünce karşısında ise derin düşünüyormuş gibi hissetmeyi de sever. Ancak lhooq’un karşısına geçenler belki de o sakal ve bıyığın getirdiği alaycı yapıya odaklanacak ve aslında arkadaki resmi önemsemeyecekler. Yüzeysel bir şekilde, esas olandan çok; üzerine kondurulmuş olana bakacaklar. Bu da aslında sanatçının yaratmış olduğu algıyı ve saldırdığı şeyi ifade ediyor.
Koskoca Mona Lisa’nın burulmuş bıyıklarını seyre dalıyoruz. Peh!
Gülüp geçecek miyiz? Hedeflenen bu mu? Yoksa bu alaycı tavrı nasıl da oluşturup, insanın değerlerinin ne denli değişken olduğunu yüzümüze mi çarpıyor lhooq?
Bıyıkları yeni terlemiş bir genci andıran lhooq, bir yıkımın temsilidir. Ancak bu yıkım, bir saldırıdan ziyade yeni bir yaratının doğum sancılarıdır. Duchamp, bu tavrı esas alır.
Belki de onun için, var olana en akla gelinmeyecek şekilde bakma çabası, bir ilkedir. Gözün gördüğünün çok ötesinde düşünebilmeyi, düşünmekle kalmayıp; benimsenmiş algıları kırmayı ve kırılan algılardan yeni bir algı yaratmayı hedeflemiş gibi duruyor.
Bu yaratma aşaması bana, bir japon felsefesi olan kintsugi anlayışını çağrıştırıyor. Kırılmaların ve yıkımların da bir süreç olduğunu ve onların da yeni bir yaratının doğum sancıları olduğunu hatırlatıyor. Duchamp’ın bu alaycı tavrı ve anlayışı açıkçası benim hoşuma gidiyor. Yeni bir soluk arayışı, çimenlerin arasından ezilip açılmış yollar yerine çimenlerin üzerinde giderek kendi yolunu çizmesi, bu karşı duruşu takdire şayan. Kendisinin diğer eserlerinde de bunu çok kez göreceğiz. İşte L.H.O.O.Q. Duchamp’ın ellerinden daha da çok zihninden çıkmış bir eser.
”Yıkım da yaratmadır” Marcel Duchamp
Eser Adı | L.H.O.O.Q. |
Sanatçı | Marcel Duchamp |
Tarih | 1919 |
Bulunduğu Yer | Philadelphia Museum of Art |
Akım | Dadaizm |
Malzeme | Hazır nesne (Kartpostal) üzerine kalem |
Ölçü | 19.7 x 12.4 cm |
Görüş ve önerileriniz için benimle İletişime geçebilirsiniz.
Hüseyin Babacan