Yıldızlı Gece ve Vincent Van Gogh’un Hayatı
Karşımızda Vincent Van Gogh’un en çok bilinen eseri Yıldızlı Gece. Şüphesiz ki resme baktığınız an niçin bu denli bilindiğini ve sevildiğini hemen anlarsınız. Van Gogh’ un sıra sıra tuşelediği mavili sarılı renkler, resmin içindeki boşlukların sizi gezintiye çıkarması, resimdeki kompozisyon değerlerinin harika kullanılmış olması ve daha nicesi. Yıldızlı Gece tablosunun çözümlemesinden önce Van Gogh’u biraz tanıyalım.
Van Gogh alabildiğine deli dolu birisi ve bu durum onun sanatına tümüyle yansıyor. Van Gogh’un resimleri her zaman hayatıyla ilgili oldu, daha önce Edvard Munch’un hayatını ve eserlerini incelediğimizde de benzer bir sanat anlayışı ile karşılaşmıştık. Özenli biçimde kayıt tutma niteliği taşıyan bu resimler beyhude bir biçimde dizayn edilmiş dekoratif öğeler taşımazlar. O nedenle Van Gogh hayatında yaşadığı olayları, mücadeleleri ve anları resmeder. Van Gogh’un her resmi bir zamanlar onun gözlerinde parlamış kesitlerin yansımalarıdır. O nedenle Yıldızlı Gece tablosunun incelemesi sırasında bu gerçeği unutmadan hatta bu gerçek üzerinden bir değerlendirme yapmak resme yaklaşımımızı daha doğru kılacaktır.
Birçoğumuzun bildiği gibi kulağını kesen ressam Vincent Van Gogh’un ta kendisi. (Kulağını neden kestiğini başka bir yazıda detaylı bir şekilde tartışacağız.) Ve bu hareketinin ardından bir süre sonra da işlerin yolunda gitmediğini fark edip kendi isteği ile tedavi olmak için Fransa’da bulunan Saint-Paul de Mausole isimli hastaneye yatacak. Burada kaldığı süre içerisinde de ”Yıldızlı Gece”yi yapacaktı. Çok geçmeden bu hastaneden ayrılan Van Gogh 1 sene sonra, depresyonun ağır etkileriyle mücadele etmeyi bir köşeye bırakıp bir altıpatlar ile kendini göğsünden vurarak yaşamına son verecekti. Bunlardan bahsetmemin sebebi; Van Gogh’un tüm eserlerinin onun yaşamsal sürecinin bir hatırası olmaları. İçinin karanlığına inat her zaman rengarenk resimler yaptı Van Gogh. Haydi gelin Yıldızlı Gece tablosunun incelemesini birlikte daha derinden yapalım.
Yıldızlı Gece Tablosunun Genel Özellikleri
”Yıldızlı Gece” ya da İngilizce karşılığı ile ”The Starry Night” Vincent Van Gogh tarafından 1889 yılında yapılmış, post-empresyonist etkiler taşıyan. peyzaj türünde bir yağlı boya resimdir. Günümüzde Museum of Modern Art’da sergilenmektedir. Van Gogh’un tedavi gördüğü bir dönemde izlediği manzaranın tasvirini anlatmaktadır. 92,1 x 73,7 cm ölçülerindedir.
Resim bizi adeta büyüleyici bir renk cümbüşü ve manzara ile karşılar. Mavi bir gökyüzünün içinde devinen yıldızların yarattığı hareket sayesinde gözümüz resimdeki bu harika gökyüzünde dolanıp durur. Plastik etkiler olarak çok kuvvetli bir resim olduğu ilk bakışta belli olur. Sanki resimdeki her şey tam konumuna yerleştirilmiştir. Resmin sol tarafında gökyüzünü adeta bölen ve resimde yeni bir ön arka ilişkisi yaratan selvi ağacı, arkadaki sarı-mavi parlayan gökyüzünün önünde tüm karaltısı ile durmakta.
Bu ağacın resme kattığı derinlik duygusu yerde bulunan köy manzarası ile daha da derinleşerek perspektif hakkında bize bilgiler veriyor. Ve hemen sonrasında silik mavi dağların ardında hepimizin gözünü alan yıldızlar. Van Gogh’un boyama biçimini hep çok ilgi çekici bulmuşumdur. Hatta boyama değil de renkleri tuvalin üzerine koyma ya da bırakması desek daha doğru olur.
Çünkü fırçanın ucundaki boya tuvalin üzerine kararlı bir şekilde koyulmuş; sürülmemiş, hırpalanmamış. O nedenle boya tüm tazeliğini koruyarak daha etkili bir görüntü sunuyor. Yıldızlı Gece tablosunun yorumunda en çok değinmek istediğim nokta da onun boyama biçiminin Buğday Tarlası ve Kargalar (Analizi için tıklayınız) resminde olduğu gibi bu resimde de çok net ve başarılı bir şekilde görünüyor olması. Boyama şekli en karakteristik halini almış durumda. Van Gogh’un kendini en çok bulduğu ve belki de en çok kaybettiği resimler bu resimlerdir.
Theo’ya Yazılan Mektuplar ve Yıldızlı Gece
Yıldızlı Gece tablosunun hikayesini anlamaya çalışırken kardeşi Theo’ya yazdığı mektupları da incelediğimde, (Ölümünden 1-2 sene önce yazdığı mektuplar) yoksulluk içinde olduğunu ancak yine de resim yapmaya karşı tutkusunun hiç dinmediğini gözlemliyorum. Theo’ya bir mektubunda şöyle diyor: ”Gecenin, gündüzden daha canlı, daha zengin renklerle dolu olduğunu sık sık düşünmüşümdür zaten.” Öyle ki Van Gogh düşünmek ile kalmamış, zengin renkler ile süslediği geceyi bir tuval ile bizlere de göstermek istemiş. Onun geceye bakışının güzelliğini bizler de bugün izleyebiliyoruz.
Gece ve yıldızlar onun için her zaman çok anlamlıydı. Yine başka bir mektubunda Theo’ya bundan şöyle bahsediyor:
”Ressamlar -sadece onları ele alacak olursak- ölmüş, gömülmüş olanlar da yapıtları aracılığıyla bir sonraki ya da birbirini izleyen birkaç kuşağa bir şeyler söyleyebiliyorlar. Hepsi bu mu, yoksa daha fazlası var mı? Bir ressamın yaşamında en zor şey ölüm değildir belki de.
Kendi payıma, bu konuda bir şey bilmediğimi kabul ediyorum. Ama yıldızlara baktığımda düşlere dalıyorum, tıpkı bir haritada kentleri ve köyleri gösteren siyah noktalara bakarken düşlere daldığım gibi.
Neden, diye soruyorum kendime, gökte pırıl pırıl parlayan noktalar da Fransa haritasındaki kara noktalar kadar ulaşılabilir olmasın?
Bizi Tarascon ya da Rouen’a nasıl bir tren götürüyorsa, yıldızlara da ölüm götürür. Bu düşüncede kuşkusuz doğru olan bir şey varsa, o da şu: Yaşadığımız sürece yıldızlara varamayız, nasıl ki öldükten sonra trene binemeyiz, öyle. …”
Aslında bu mektubunda Van Gogh’un ölüme bakış açısının farklı bir felsefi yaklaşımda şekillendiğini görüyoruz. Neredeyse kuşkusuz bir hayranlık ile bahsettiği bir duygu onun için. O nedenle kendi hayatına kendi elleri ile son vermesini de onun açısından tuhaf karşılamıyorum. Çünkü hayranlık duyduğu bir şeye bu yolla ulaşacağına dair bir inanca sahip. Yine de böyle bir son tercih etmeseydi, üslubunun iyice oturduğu, resimlerinin gittikçe özgünleştiği ve ilginçleştiği zamanlarda ilerleyen süreçte ne gibi resimler yapacaktı oldukça merak ediyorum.
Yıldızlı Gece tablosunun yorumuna dönecek olursak, sanıyorum artık yıldız imgesinin Van Gogh için nasıl bir anlam taşıdığı biraz daha netleşti. Onun için yıldızlar bir gün varacağı bir noktaydı aslında, yıldızları seviyor ve bir gün onlara da seyahat edeceğini düşünüyordu. Geceye olan hayranlığı gecenin belki de en güzel yanlarından biri olan yıldızlara hayranlığını da alevlendiriyordu. Belki de pek çoğu kimse için gece oldukça karanlık ve renksizdir. Ancak Van Gogh’un gözünden gördüğümüz gece en aydınlık günden bile daha parıltılı.
Yıldızların altında parlayan köyün sıcaklığından da söz etmezsek olmaz. Pencerelerden yansıyan sarı ışıklar, bukle bukle çevrelenmiş ağaçlar ve parlayan gece. Fikrimce bütünsel olarak böylesi güzel ve sürükleyici az resim vardır. Teşekkürler Van Gogh. Sizleri Yıldızlı Gece ile baş başa bırakıyorum. Ve bu yazıyı okuduğunuz ilk gece gökyüzüne bakın, belki gece sandığımız kadar karanlık değildir.
”Yukarıdaki (gökyüzündeki) sonsuzluğun ve yıldızların açıkça farkında olun. O zaman hayat neredeyse büyülü görünecek!”
Vincent Van Gogh
Yıldızlı Gece Tablosunun Teknik Özellikleri
Eser Adı | Yıldızlı Gece (The Starry Night) |
Sanatçı | Vincent Van Gogh |
Tarih | 1889 |
Bulunduğu Yer | Museum of Modern Art, New York |
Akım | Post-Empresyonizm |
Malzeme | Tuval Üzerine Yağlı Boya |
Ölçü | 92,1 x 73,7 cm |
Herhangi bir konuda iletişime geçmekten çekinmeyin. Güncel kalmak için takip edin!
Kaynakça: Vincent Van Gogh, Theo’ya Mektuplar, Çev: Pınar Gür, Yapı Kredi Yayınları, 2021, İstanbul